Alemin Nabzı Burada Atıyor
   
  DİNLER VE DİLLER KENTİ MİDYAT
  KAŞİVİNİ BEKLEYEN ŞEHİR
 


Medeniyetin başkenti
Haber ve Fotoğraflar: İnan ARVAS
inan.arvas@tg.com.tr

Mardin 7 bin yıllık tarihi ile dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri. Emevi, Abbasi, Hamdani, Mervani, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı döneminden izler taşıyan şirin şehir, âdeta bir açık hava müzesi gibi...

Denizi andıran dümdüz bir ova, ufukta Suriye, bir diğer ifadeyle Mezopotamya... Ve sahrayı ayak altına alan sarp mı sarp bir dağ, muhteşem bir kale... İşte Mardin’de ilk göreceğiniz ve hafızanızdan silemeyeceğiniz iki kare. Efendim, şehir zamanla büyüyüp gelişiyor, zikrolunan dağın yamacında saray endamlı evler beliriyor. Ecdad bu taş konakların arasına kubbeler minareler serpiyor. Benzeri az bulunan bir şehir kuruyor. Belki de Mardin böylesine meyilli bir arazide bulunduğu için Mardin oluyor. İç içe geçen sokaklarıyla, üst üste dizilen damlarıyla karakter kazanıyor.

HER EV GÜNEŞ ALIYOR
Biliyor musunuz burada her ev manzaralı ve hiç biri yekdiğerinin güneşini kesmiyor. Hani “Güneşin Kentleri” diye tabir edilen şehirler vardır. Gün odalarının içine doğar, akşam kıpkızıl haleyi andıran güneş son defa göz kırpar. İşte Mardin onlardan biri, sanki bu şehirde güneş daha ferahlatıcı daha sıcak... Mardin dümdüz bir ovanın bağrında yükseldiğinden olacak sanki boşlukta asılı gibi durur ve gökyüzündeymiş hissi verir insana. Geceleyin ova köyleri denizdeki gemileri andırırlar, hani fenerlerini yakmış limana girmeye hazırlanan kalyonlar...

KADROLU EŞEKLER
Mardin’in bazı sokakları evlerin arasında kayboluyor bir bakıyorsunuz tepenizde şirin bir kemer, üzerinizde şirin binalar yükseliyor. Bu İslam beldelerine has bir yapı tarzı, yolcuları kışın yağmurdan, yazın güneşten koruyor. Bazı sokaklar yirmibirinci yüzyılın ilk çeyreğine girdiğimiz şu günlerde bile motor sesi ile tanışmamış daha. Lakin nal sesleri çın çın çınlıyor odanızda. Bu merdiveni andıran sokaklarda nakliye ancak atlar ve katırlarla sağlanabiliyor. Belediye çöpleri merkep ve katırlarla topluyor. Bu emektar hayvanlar kadrolu, elbette maaşları, bordroları, kıdem tazminatları yok ama arpadan samandan yana şanslılar, en körpe otlar onlara sunuluyor.
Mardin’in zamanında Sümerleri, Akadları, Persleri, Mitannileri, Romalılar ağırladığı biliniyor. Ancak o devirlere ait pek iz bulunmuyor. Hazreti Ömer devrinde Müslümanların eline geçen şehir kaleden dışarı taşıyor. Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlılar tarihi şehre çok şey katıyorlar. Ki bu eserler hâlâ ihtişamını koruyor. Mardin bir Türk başkenti, 20 Artuklu hükümdarı İl-Gazi Bey burayı merkez ediniyor. İl-Gazi Bey haçlılara karşı büyük bir mücadele verirken imar faaliyetlerini de sürdürüyor. Mardini nurlu camilerle, medreselerle, hanlarla hamamlarla donatıyor. Bu gün hayranlıkla seyrettiğimiz Hatuniye, Şehidiye, Zinciriye, Vezir Altunboğa, Şah Sultan, Hüsamiye, Muzafferiye, Melik Mansur ve Savurkapı medreseleri bize o günlerden miras kalıyor. Ulu Camii, Latifiye, Reyhaniye, Necmeddin, Emineddin, Nizameddin, Hamidiye, Şeyh Salih, Sultan Hamza, Süleyman Paşa, Şeyh Çabuk ve Tekiye camiileri sanat tarihçilerine cild cild kitaplar yazdırıyor. Hele Kasımiyye... Hiç taş konuşur mu? İnanın Akkoyunlu hükümdarı Kasım Bey’in yaptırdığı Medrese’nin mimarı bunu da başarmış.

İŞTE SÜRYANİ GERÇEĞİ
Her ne kadar Mardin bir Süryani kenti gibi sunuluyorsa da şu anda Hristiyanlar parmakla sayılıyorlar. Şehirde hiçbir tesirleri ve ağırlıkları yok. Gelgelelim turizm operatörleri manastırlara özel turlar düzenliyor, Mardin’i bir Hıristiyan beldesi gibi sunuyorlar. Evet burada yaşayan üç beş Süryani vatandaş var, onlar da kendi hallerinde yaşayıp gidiyorlar. Son yıllarda Mardin’e batılıların alaka gösterdikleri vakıa... Misyonerler civardaki Metruk kiliselere işlerlik kazandırabilmek için büyük gayret sarfediyorlar.



Çocuktan al haberi
Mardinliler sıcakkanlı insanlar, misafiri seviyorlar. Şehri evinizdeymişcesine dolanıyorsunuz, kırk yıllık ahbapmış gibi selam alıyor, selam veriyorsunuz. Esnaf yemek söyleyeyim mi teklifi yapıyor. Yemek için vaktimiz olmuyor ama çaya da hayır diyemiyoruz. Yeri gelmişken belirtelim, suları güzel ve çay demlemeyi iyi biliyorlar. Çocuklar cıvıl cıvıl, gözlerinin içi gülüyor. Mardin’de Türk, Kürt ve Araplar yaşıyor, çocukların aksanlarında üç dilin de izleri hissediliyor. Tatlı bir şive ile “abi” diyorlar; “anlatam mı?”
- Neyi?
- Tarihi anlatam siye abi.
Anlat bakalım deyince derin bir nefes alıyor ve ezberledikleri cümleleri peş peşe sıralıyorlar. Tabiri caizse makineli tüfek... İkinci nefesi mevzu bitince alıyor rahatlıyorlar. Eh sizde ufak bir harçlığı sıkıştırıyorsunuz avucuna...



İştah kabartan tatlar
Mardin halkının ince bir damak zevki var, karabiber, tarçın, yenibahar gibi baharatları ahenkle kullanıyorlar. Acıyı ayarında tutuyor, salatalara mutlaka kişniş, tatlılara muhakkak mahlep katıyorlar. Kaburga yemeğinde çok iddialılar, ana vatanı biziz, kimse bizden iyisini yapamaz diyorlar. Soğanlı çorbalar, kapalı lahmacunlar, peynir helvaları, işkembe dolmaları, etli ekmek, çiğ köfte, içli köfte ve daha neler neler... Hele bademle bezenmiş pilavdan da yerseniz değmeyin gitsin. Mırra yani acı kahve Mardin’in vazgeçilmezlerinden. İçtiniz mi gözleriniz fal taşı gibi açılıyor. Hatırına 40 değil, 400 yıl bile az.



Ev değil saray
Eski Mardin evleri taştan yapılmış, yazın serin, kışın sıcak. Tavanlar yüksek içleri ferah. Üstelik havadar da... İçeride latif bir rüzgâr dolanıyor. De ki kendinden klima. Kapılarda tokmaklar, erkekler kalın olanını takırdatıyor, kadınlar ince olanını tingirdetiyor. Evlerin dış cepheleri âdeta oya gibi. Bu Mardin taşının güzelliği... Taş ocaktan çıktığında yumuşak oluyor, çay kaşığı ile bile kazınabiliyor. Ancak güneşi gördükçe sertleşiyor, kemikleşiyor.



Sırma saçın esrarı
Bilirsiniz menengiç (yabani fıstık) yağından elde edilen “bıttım” sabununun saç dökülmesine iyi geldiği söylenir. Sizi bilmem ama Mardinliler buna yürekten inanıyorlar hatta beyazları azalttığına da... Doğrusunu isterseniz ortalıkta kel göremiyoruz, ya da o gün rast gelmiyor. Maşaallah Mardinlilerin saçları gür ve sıkı, tarak dahi zor geçiyor. Bıttım sabununun namı zamanla denizaşırı ülkelere de yayılıyor hatta rivayetlere bakılırsa İngiltere Prensi Charles saçlarını Bıttım sabunu ile güçlendiriyor. Meğer Mardin’de dolaşırken uğradığı bir dükkandan satın aldığı sabunun çok faydasını görmüş, şimdi eşine dostuna tavsiye ediyormuş. Bıttım sabunu sadece İngiltere’de değil Japonya ve İspanya’da da talep buluyor, kullananlar memnun kalıyor.

Taşlar dile gelse
Asırlar boyu değişik milletlerin bir arada ve ahenkle yaşadığı bir şehir Mardin... Şimdi daracık sokakları, abbaraları, taş evleri, kubbeleri ve minareleriyle keşfedilmeyi bekliyor. Bu efsane kent seyyahları eskiden beri cezbetti yine cezbediyor. Mardin hakkında anlatacak o kadar çok şey var ki... Buyurun Mardin’e...

Üç, iki, bir motor MARDİNWOOD

BELGESELCİLER VE SİNEMACILAR TABİİ PLATO KENTE AKIN EDİYOR

Hollywood, Bollywood suni bir plato fakat Mardin öyle mi; üç asır evvelini yaşayan tarihî sokaklar yapımcıların ilgisini çekiyor. ‘Sıla’ dizisinin başarısında bu şirin şehrin payı tartışılmaz.

Tarihî bir film çevireceksiniz. Taş döşeli sokaklar, kemer kemer abbaralar, yüksek evler, nakış nakış kapılar... Milyonlarca dolar yatırsanız da böyle bir plato hazırlanamaz, hazırlananı da suni olur, Mardin gibi insanı kuşatıp saramaz. İşte bu yüzden sinemacılar doğru karar verdiler ve seti Mardin’e kurdular. Sıla, Berivan, Aşka Sürgün, Azap Yolu, Deli Yürek, Kara Duvak... Mardinli diziler hikayelerinden ve oyuncularından ziyade evleri ile dikkat çektiler ve reytingi buldular. Dileriz daha köklü projeler için de güzelim şehir mekân edinir, dünya çapında işlere imza atarlar.

HEDEF 1 MİLYON TURİST
Şehrin tanıtımında bir Mardinli gibi çaba sarfeden Vali Mehmet Kılıçlar, “Mardin yeni, yeni tanınmaya başladı” diyor ve ekliyor: “Bazı şeyler zamanla oturacak, eğer 2-3 milyon turist gelse layıkı ile ağırlanamaz. Mardin önümüzdeki yıllarda turizmin gözde merkezlerinden biri olacak”. Mardin’in Güneydoğu’da olması hasebiyle imkanların daha az olduğunu vurgulayan Kılıçlar, “Mesela 2006 yılında Diyarbakır’da yaşanan hadiseler bizi de etkiledi. 2007’de 600 bini bulduk. Öyle umuyorum ki en kısa zamanda bu sayı 1 milyon’a ulaşacak” şeklinde konuşuyor.

SİT KENTİ OLMA YOLUNDA
Mardin 7 bin yıllık tarihi ile Kudüs ve Venedik’in ardından üçüncü tarihi ve mimari sit kenti olma yolunda. Mardin’de bir çok medrese ve cami restore edildi. Mardinli iş adamları bu eserleri ayağa kaldırabilmek için büyük çaba sarfediyor. Mardin bu şuurla önümüzdeki yıllarda UNESCO’nun kültürel miras listesine girer. Yürekten inanıyoruz buna.



NEREYE BAKARSAN FOTOĞRAF, NEYİ ANLATIRSAN BELGESEL
Gazetemiz yazarı İsmail Yağcı hoca ve ekibi üç bölüm çekmek için geldikleri Mardin’de on bölümlük malzeme buldular. Şehirden ayrılamadılar. Değerli tarihçimiz antik mekanları tek tek dolandı, bilgi ve birikimlerini o hoşça üslubu ile seyircilerine aktardı. Doğrusu biz de çok şey öğrendik hocamızdan. Kaçırılmayacak bir belgesel...



GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL!
Taş binaların naif yapısı gibi kentte rastladığımız sert çehreli Mardinlilerin de sıcak kanlı olduklarına şahit olduk...



MEZOPOTAMYA’YA KUŞBAKIŞI...
Hiç taş konuşur mu? İnanın Akkoyunlu hükümdarı Kasım Bey’in yaptırdığı medresede bu başarılmış. Kasımiye Medresesi ve Şehidiyye Camii’inden denizi andıran Mezopotamya manzarası görülmeye değer.



TELKÂRİ NEDİR BİLİR MİSİNİZ?
Anadolu’da annelerimiz yüzyıllardır ip işler, oyalar danteller yaparlar. Erkekler ise tel çeker, büküp yuvarlarlar. Unutulan sanat telkâri denince akla gelen birkaç merkezden biri olan Mardin’de küpe ve kolye gibi birçok takı ile süs eşyası yapılıyor.



ULU CAMİLERİN SIRRI...
Anadolu’nun hemen hemen her kentinde bulunan “ulu camiler”in en büyük özelliği; şehrin göbeğinde kurulmuş olmaları ve çarşı pazarı himaye etmeleri. Mardin Ulu Cami de kentin ortasına oturtulmuş bir külliye. Yapanlar nur içinde yatsın ustalar taşları dantel gibi işlemiş. Hükümdar Melik Salih tarafından bir kısmı vakıf yapılan bu caminin devasa yapısı İslam sanatının bütün ihtişamını gözler önüne seriyor.



Peygamber kokusu
Hatuniyye medresesi Anadolu’nun en eski tarihli çift katlı medresesi olarak biliniyor. Medresenin içinde türbelerin hemen önünde bulunan mihrabın kenarında Peygamber Efendimizin ayak izi bulunuyor. Camdan ve demirden muhafazası bulunan Kadem-i Şerif hürmetle ziyaret ediliyor. Kokusu aradan geçen 14 asra rağmen kaybolmamış, Resulullah aşıkları hislerini saklayamıyor.



BETONLAR YIKILACAK
Kolları sıvayan valilik ve belediye hummalı bir Kentsel Dönüşüm Projesi başlatmış. Altı taş ev üstü beton evlerin beton kısımları yıkılacak, sahiplerine TOKİ’nin konutlarından verilecek. Böylece Mardin 17. yüzyıldaki görünümüne kavuşacak.



Artuklu Üniversitesi uçuracak
Mardin Artuklu Üniversitesi’nin kurulması için seferber olduklarını söyleyen Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar, şunları dile getirdi: “Üniversitenin şehre canlılık kazandırmasını bekliyoruz. Mardin için herkes elinden geleni yapıyor. Bir zamanlar Mardin de yaşayıp ayrılmak zorunda kalan insanlar, Mardin’e olan hasretlerini, özlemlerini dile getiriyorlar. İstanbul’da Mardinliler Eğitim Vakfı’nın çok güzel bir tesisi var. İş adamlarımız bir araya geliyor, ellerinden geleni yapıyorlar.”
 
  YAZI YAZ SELAHATTİN ACAR


-Web-Uzmanı
 
 
BAYAN SUNUCU Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol